Elektrikli araçlarla ilgili en yaygın endişelerden biri, batarya ömrüne dair oluşan yanlış algılar. Pek çok sürücü, birkaç yıl içinde bataryayı değiştirmek zorunda kalacağını düşünerek elektrikli araçlara temkinli yaklaşıyor. Ancak son veriler, bu endişelerin büyük ölçüde yersiz olduğunu gösteriyor.
Telematik sistemleri geliştiren Geotab adlı şirketin 10 binden fazla elektrikli aracı takip ederek yaptığı analiz, bataryaların aslında beklenenden çok daha uzun ömürlü olduğunu ortaya koydu. Buna göre, ortalama bir elektrikli araç bataryası yılda yalnızca yüzde 1,8 kapasite kaybına uğruyor. Bu oranla hesaplandığında, bataryaların teorik olarak 20 yıl boyunca işlevini sürdürebileceği görülüyor. Elbette bu süreçte menzil azalıyor, ancak 20 yıl sonunda bile batarya orijinal kapasitesinin yaklaşık yüzde 64’ünü koruyabiliyor. Bu da pek çok sürücü için hâlâ kullanışlı bir değer anlamına geliyor.
Batarya sağlığındaki düşüş doğrusal bir şekilde ilerlemiyor. İlk birkaç yılda daha hızlı bir kapasite kaybı gözlemlense de zamanla bu düşüş yavaşlıyor ve batarya ömrünün büyük bölümünde sabit bir şekilde ilerliyor. Ancak kullanım ömrünün sonlarına gelindiğinde kapasitede daha belirgin bir düşüş yaşanıyor. Buna rağmen batarya arızaları oldukça nadir; son 10 yılda üretilen elektrikli araçlarda batarya arızası oranı yüzde 0,5’in altında kalıyor.
Elektrikli araç bataryalarının dayanıklılığını etkileyen birkaç önemli faktör bulunuyor. İklim bunlardan biri. Özellikle sıcak iklimlerde kullanılan araçlarda batarya daha hızlı yıpranabiliyor. Fakat yeni nesil elektrikli araçlar, bataryaların aşırı ısınmasını veya soğumasını engellemek için sıvı temelli ısı yönetim sistemleriyle donatılıyor. Bu sayede batarya sıcaklığı ideal aralıkta tutuluyor. Ayrıca sıcak günlerde gölgeye park etmek ve şarj işlemini doğrudan güneş ışığı altında yapmamak da bataryanın ömrünü olumlu etkiliyor.
Şarj alışkanlıkları da batarya sağlığını belirleyen önemli bir etken. Özellikle günlük kullanımda hızlı şarj istasyonlarını sıkça tercih etmek, batarya ömrünü kısaltabiliyor. Uzun yolculuklar için ara sıra hızlı şarj kullanımı zararlı değil, ancak bu yöntemin günlük şarj rutini haline getirilmemesi öneriliyor. Ev tipi daha düşük güçlü AC şarj cihazları, batarya sağlığı açısından daha uygun kabul ediliyor.
Batarya kimyası da şarj alışkanlıklarını belirleyen faktörlerden biri. Nikel-manganez-kobalt (NMC) ya da nikel-kobalt-manganez (NCM) bileşimli bataryalarda günlük kullanımda şarj seviyesinin yüzde 20 ile 80 arasında tutulması tavsiye ediliyor. Bataryayı sık sık yüzde 100’e kadar doldurmak ya da çok düşük seviyelere inmek, hücreler üzerinde ekstra yük oluşturabiliyor. Öte yandan, gün geçtikçe yaygınlaşan lityum-demir-fosfat (LFP) bataryalarda bu sınırlamalar daha esnek. Hatta bazı üreticiler, LFP bataryaların belirli aralıklarla yüzde 100’e kadar şarj edilmesini öneriyor. Bu sayede batarya yönetim sistemi daha doğru menzil tahminleri yapabiliyor.
Sonuç olarak, elektrikli araç bataryalarının kullanım ömrüyle ilgili kaygılar artık geçerliliğini yitiriyor. Gerekli bakım yapıldığında ve doğru kullanım alışkanlıkları benimsendiğinde, bu bataryalar aracın kendisinden bile uzun ömürlü olabiliyor. Tıpkı içten yanmalı araçlarda düzenli yağ değişiminin motor sağlığını koruması gibi, elektrikli araçlarda da bataryaya yönelik bilinçli kullanım, performansın ve dayanıklılığın anahtarı haline geliyor.