Havalı Fransız: DS 19

DS 19

1960’ların Fransa’sında, otomobil dünyasında radikal ve kozmopolit bir tasarım ortaya çıkmıştı. Bu tasarım, konformist olmayanlara hitap eden ve sadece özel insanların kullanabileceği bir otomobil olarak tanıtılan Citroen DS modeli idi.

DS, hem teknolojik yenilikleri hem de estetik özellikleri ile zamanının ötesinde bir otomobil olarak kabul edilmişti. DS, elektrikli disk frenler, otomatik dengeleme sistemi, hidropnömatik süspansiyon, hidrolik direksiyon ve yarı otomatik şanzıman gibi birçok ileri teknolojiyi bünyesinde barındırıyordu. Fiberglas tavan ise ağırlık transferini azaltarak aracın dengesini artırıyordu. İçten takmalı ön frenler ve bağımsız süspansiyon sistemleri de DS’in yaysız ağırlığını azaltıyordu.

Otomobilin küçük dört silindirli motoru, ani hızlanma sağlamasa da, DS motor sporlarında özellikle rallilerde başarılı olmuştur. DS, 1999 yılında yapılan “Yüzyılın Otomobili” yarışmasında üçüncü sırada yer almış ve 2005 yılında Automobile Magazine’in “En Havalı 100 Otomobil” listesinde beşinci sırada yer almıştır. Bu başarılar, DS’in otomobil dünyasında ne kadar etkili bir model olduğunu göstermektedir.

DS 19’un hidrolik sistemi, o dönem için devrim niteliğindeydi. Hidrolik sistem, frenlerde ve hidrolik direksiyonda kullanılmakla sınırlı kalmayıp, süspansiyon, debriyaj ve şanzıman sistemlerine de uygulanmıştı. Bu sistem, aracın süspansiyon sistemine uygulanan gerçek bir kendi kendini dengeleme sağladı ve bu uygulama “hidropnömatik süspansiyon” olarak adlandırıldı. Her tekerlek, bir hidrolik süspansiyon ünitesine bağlıydı ve bu ünite, basınçlı nitrojen ve hidrolik sıvı içeriyordu. Süspansiyonun yüksekliği, araçtaki yükseklik düzeltici valf tarafından kontrol edilerek sabit bir seviyede tutuluyordu.

Hidrolik sistemin merkezi, iki akümülatörde 130 ila 150 bar arasında bir basıncı muhafaza eden yüksek basınç rezervuarıydı. Bu akümülatörler, süspansiyon kürelerine benzeyen bir yapıya sahipti ve biri frenlere, diğeri ise diğer hidrolik sistemlere tahsis edilmişti. Hidrolik sıvı olarak başlangıçta bitkisel yağ kullanılmış, ancak daha sonra Citroen sentetik sıvıya geçiş yapmıştır. 1967 yılında ise mineral yağ bazlı sıvı olan LHM tanıtılmıştır. LHM sıvısı, sistem üzerinde daha az agresif olup, günümüze kadar kullanılmaya devam etmektedir.

DS’in şanzıman ve debriyaj sistemleri de oldukça yenilikçiydi. Vites değiştirme kontrolü, hidrolik vites seçici ve debriyaj kontrolü ile sağlanıyordu. Debriyajın kavrama hızı, motor devri ve gaz pedalının konumu ile kontrol ediliyordu. Bu sayede araç, otomatik vitesli araçlar gibi “sürünür” pozisyonda hareket edebiliyordu. DS, ayrıca dört vitesli bir manuel şanzımana sahipti ve daha sonra beş vitesli manuel ve üç vitesli tam otomatik şanzıman seçenekleri de sunulmuştu.

1955 yılında piyasaya sürülen DS, Citroen markasının otomotiv yenilikçisi olarak adını sağlamlaştırdı. Ancak, DS o kadar büyük bir sansasyona neden oldu ki Citroen, gelecekteki modellerin yeterince cesur olamayacağından korktu. 1970 yılına kadar, Citroen yeni model tanıtımlarında temkinli davrandı. DS, büyük ve pahalı bir yönetici otomobili olarak tasarlanmıştı ve aşağı doğru bir marka uzantısı denendi ancak sonuç alınamadı.

ABD pazarında DS, Avrupa’daki kadar ilgi görmedi. ABD’li alıcılar, tam otomatik vites, klima, elektrikli camlar ve güçlü motor gibi özellikler bekliyordu. DS’in fiyatı, çağdaş Cadillac lüks otomobillere benziyordu ve bu durum da satışları olumsuz etkiledi. Eski ABD yasaları, DS’in aerodinamik farlarını yasakladı ve bu durum da satışları sınırladı. Sonuç olarak, ABD’de sadece 38.000 adet DS satıldı.

DS’in çeşitli tasarım varyasyonları bulunuyordu. 1958’de station wagon versiyonu tanıtıldı ve farklı pazarlarda farklı isimlerle biliniyordu. 1962’de DS, daha aerodinamik bir burun ve iyileştirilmiş havalandırma ile yeniden şekillendirildi. 1965’te lüks DS Pallas modeli tanıtıldı ve daha iyi ses yalıtımı, deri döşeme ve dış trim süslemeleri gibi özellikler eklendi. 1967’de DS ve ID modelleri, daha aerodinamik far tasarımı ile yeniden şekillendirildi ve bu tasarım, araca köpekbalığı benzeri bir görünüm kazandırdı.

DS motorları da zamanla gelişti. İlk olarak 1911 cc motor ile başlayan DS, daha sonra 1985 cc ve 2175 cc motor seçenekleri ile güçlendirildi. 1970 yılında Bosch elektronik yakıt enjeksiyonu tanıtıldı ve DS, bu teknolojiye sahip ilk kitlesel pazar otomobillerinden biri oldu. 1973’te 2347 cc motor seçeneği sunuldu ve bu motor, 141 beygir gücü üretiyordu. ID modelleri de benzer bir evrim geçirdi, ancak DS’in performans özelliklerini tam olarak yakalayamadı.

Bu İçeriği Paylaş